Skip to main content

Paris nedir neye yarar? Numero DÖ

EEEEy gidi günler ey.... Bir hafta öncesi yau bu olanlar bu yazdıklarım.
Jasek amca daha dün bana veda etti. Artık benden öğreneceklerin bitti Çekirge dedi. Çok moralim bozuldu bu duruma. Alışmıştım oysa ki. Jasek amca içten bir insan ama biliyorum bana arada çok kızıyordu. Sabah ofise gelince merhaba demiyordum adama tabi. Ne yapayım ki ofisi dünyanın diğer ucunda... Tamam söz yarın bir görmeye gideyim onu. Özledim valla bir günde...

Salima'cığıma geleyim . Söz konusu canciğerim kuzu sarmam çok tatlı, bal bir abla. Bu gün mesela sabahtan akşama bana bişeyler öğretme çabasındaydı. Yapmam gereken şeyleri apaçık söyledi. İki dili karıştırıp konuştugumuz için herşey oldukça birbirine girdi. Öyle alışmışım ki bu karışıma artık garip gelmiyor bile. Salimacığım, orta boylu esmer buğday tenli, iki kızı olan bir anne. Elemanlarına biz Jasek'le SalimaGuys diyoruz mesela. Salima elemanlarını çok benimsemiş çünkü. Morgan ve Hichem, Ludvic bunlar ve diğerleri. Yarın mesela onlarla toplantımız var. Bir şey bilmiyorum ama toplantıya katılıyorum. Öğrenecek bir şeyler var çünkü.

Yeter iş konuştum...

Geçen cumartesi için beni Alexandra ve gençler ağaçlara tırmanmaya davet etti. ST Cloud ormanlarına hızlı bir dalış yapmam vesilesiyle bunu çok çekici buldum ve mevzuya atladım. Sonra doktorumun belimdeki ağrı için söyledikleri aklıma geldi "Hoplama Ceren. Zıplama Ceren. Dikkat et kendini üşütme Ceren". Bu üç uyarı beynimde tüm perşembe, cuma döndü durdu. Bu da beni ağaçlara tırmanma fikrinden vaz geçirdi. Zaten akşam üşüttüm ve sonuç güzelim ekşın fırsatı uçtuuuu gitti . Uçtuuuuu. Orman ne güzel ne güzel aaman ne güzel...

Paris ormanlarında bir küçük ceren oldum cumartesi.

Cuma ne yapmıştık. Hah evet... Pascal bizi topladı içmeye götürdü. Süper sempatik girişken ve konuşkan bir adam. Bizim Seb neden her zaman James Joyce'a takılıyor, neden alstom insanları hep oraya gidiyor???? Hiç merak etmemiştim! Ama merak etseymişim bu akşam buna cevap olurmuş. Saint Ouen'de bir irish bara gittik. İşte o orjinaline. Demek burda alışıyorlar bu merete dedim. Süper farklı biralar içtik. Meyveli aldım ben bir tane. Perin de aldı ama onun kalemi değilmiş. Beğenmedi güzelim içkiyi. Ben hüplettim tabi.


Perşembe ise asıl işkence. Champs Elysee bulvarı. Aman da aman pek de mühim bir yer. Beğenemedim açıkcası zorlasam da kendimi. Çok uzun bir yol çok. Yürü yürü bitmez. Güzeldi işte soğuk ve topuklu ayakkabı bir de laptopla doldurumluş sırt çantası. El kol sallayarak gitsem pek begenebilirdim sanırım. Ama yok olmadı olamadı. I ıh...

Pazar:) Çok önemliydi görmek için. Gördüm mü? Evet:)

Comments

Popular posts from this blog

Çiçeklerle ilgili yazılara devam: Bana garip gelmişti 2....

Bitkileri ilk edindiğimizde. Hatta belli dükkanlardan satın aldığımızda muhteşem görünüp bir kaç ayda ne yaparsak yapalım kurumaya yüz tutuyorlar. Bunun sebebini de çözdüm arkadaşlar. Aldığımız çiçekler topluca üretiliyor. Karton gibi küçük bir saksıda çelikten yetiştiriliyorlar genelde. Ama ilk bakışta biz bunu göremiyoruz. Getirip yerine yerleştirip gerektiği anlarda suluyoruz. Olması gerektiği gibi. Fakat aklımıza toprağını değiştirmek belki hiç gelmiyor. Ben genelde alır almaz değiştiririm. Ama bazılarını da öylece bıraktığım olur. Bir begonya almıştım vaktinde belediyenin dükkanından. Görseniz o kadar minnoş bişiydi ki. Zaman geçtikçe büyüyemedi yaprakları kurudu. Ben de onu direkt başka toprağa yerleştirdim ama bu kartonun varlığını o an düşünmemiştim bile. Sonra sonra suladıkça kartonun kenarları belirmeye başladı. İzlediğim videolarda da bu çiçeklerin böyle satıldığını, yetiştiği toprağın ortamın yetersiz olduğunu öğrendim. Tabi ki gönlüm el vermedi ve hemen toprağından ...

En çok Kullandığım Cümleler Update 2021

C. Kafalar karışık,  Zul geliyor,  Yapacak hiç bir şey yok,  Olmadı mı olmuyor bazen, (Bu cümle okunuş şekline göre farklılık gösterebilir. Benim kullandıgı anlamı "olmayacak bir şey olmamaya devam eder" gibi.) Olumlu bir şeyler de yaz derseniz: Olacak olan olur zaten, Unutma ki "özel isim" (burda yanımdaki arkadaşıma seslenirim) biz hep dört ayağımızın üstüne düşeriz, Ay çok eğlenceli, İçimden geldi, C.

Özlüyorum....

Bağımlılıklar. Bağımlılıklarımız..... Şart mı tüm zamanı bir şeylerin dedikodusunu, stalkunu, yaparak geçirmek? Şimdilerde öyle sanıyoruz. Kimin ne yaptığı fazlasıyla umurumuzda. Ne gerek var? Hiç mi hiç merak etmedim. Benim derdim bulamadığım çevre ilgiyi, oralarda aramaktı. Tamam. Ne kadar güzel. Herkes beğendi. Ohhh. E sonra? O da bir yerde yetersizleşti. İnsana ne yetti ki şu evrende. Sürekli ondan bir şeyler isteyen şımarıklar olduk. Ona bir güzellik vermeyerekten hem de. Yazarken kendime yabancılaştıgımı hissediyorum.... İşte bu ruhsal değişimlerin sebebi hep o. Ruhumuzu besleyeceğimize, içine çeken bir elametin ellerindeyiz. Kendimizi çekip almamamız için hiç bir neden yok.... Sevmesinler, bakmasınlar, beğenmesinler... Faydası ne? Oksijenin, suyun, hatta bilakis karbonhidratın, bağımlısı ol. Ye glutenini, ye wafflelarını... Ama bu bağımlılığın farkına var. Milyarlarca insanın olduğu gezegen-i aşkta lütfen kendini önemse ve karar ver. Bir güzel özlü sözle sonlan...