Skip to main content

Posts

Showing posts from January, 2016

Anlık

Her seferinde dışarı çıktığımda ya birşeyler yazmak istersem diye defter alırım. Yanımda getiririm hatta. Ama hiç bir zaman yazmam. Karalamam. Nafile bir çaba demek ki. Şimdi ise bir deftere ihtiyacım var. Olanı biteni anlatmak için. Onun yerini telefona not almak ile doldurmaya çalışıyorum. Aslında bu not tutma aplikasyonu çok yarayışlı bence. Siz de karton kahve bardağınızın kapağına katlanamayanlardan mısınız? Şuan kapağı açmış özgür bir bireyim oh. O kadar kıstırılmışız ki bu tür şeyler özgürleştirici sanıyoruz. Geçen gün gördüğüm fotograf beni bu hisse itti doğrusu. Fotografta kuş pazarında bir adam ellerini arkadan bağlamış tezgah başındaki ile sohbette. Belki de pazarlıkta. Gözüme acıyla ilişen ise -ve aklımdan çıkmayan -arkada bağladığı ellerinden birinde kıstırdığı güvercin. Gözlerindeki şeyi anlatamam. His mi hissizlik mi? Hissizlik de bir tür his mi? Tabii ki öyle de; adlandırışımız yokluk gibi. İşte o kıstırılmış hali bana bizi hatırlattı doğruya doğru. Aynen öyleyi

Facebook ve etkileşimleri

Şarkıda da dendiği gibi hepimiz (en azından umuyorum hepimiz) bunu yapıyoruz. Ki kendimizi yalnız hissetmeyelim. Hepimiz bizden daha başarılı arkadaşlarımızı facebookta stalk-luyoruz. Lütfen lütfen çekinmeyin. Bu gerçeği kabul edin. Ettiğinizde biraz daha ferahlayacaksınız. Hadi kasıtlı stalk-lamıyoruz da, haber kaynagında etkili bi haber gördüğümüzde peşinden gidiyoruz diyelim. Sonra habere dalıp, kendimizi bunun içinde daha iyi hissedeceğimiz kutsal bir alan bulmak istiyoruz. Yavaş yavaş haset etmemeye çalışıyoruz. "Aman bu fotoyu paylaştı ama aslında neler neler yaşıyordur. Hayatları berbattır" diye umutlanıyoruz. Olayın hası şu ki, herkes bişiler yaşıyor; iyi/kötü. Sonra da neden bilinmez bunları paylaşıyor. Bu konuda kendinizi serbest bırakın. İster paylaşın, ister sadece izleyin. Yeni çağımızda kendimizi dürtmemiz gerekiyor gibi hissetmeyin. Çünkü ne olursa olsun arkadaşlar sonuç aynı. Dışarıda gerçek bir savaş var. Şimdi gidin.