Skip to main content

Enteresan Oran

Burda herşey çok enteresan. İnsanın çogu ürüne ulaşamadıgı bir yer. Çoğu ihityacımız sandıgımız eşyanın olmazsa olmaz olmadıgını anlıyoruz. En çok değerli olan ise yemek şuan benim için. Şöyle evde pişmiş lezzetli bir yemek. Çünkü fast food dahi bulamıyoruz ramazanda heryer kapalı daha önce de sıklıkla belirttiğim gibi. Bu sebeple gerçekten yeni iş arkadaşlarım komşularım ve kankalarımın beni yemege çağırmaları ayrı bir güzellik oluyor. Onlardan feyz alıp ben de yemek yapmayı istiyorum ama daha vakit bulamadım gezmelerden. Uyumaya ancak yetiştiriyorum vakti şu sıra.

Neler mi yapıyorum ... Dondurma yiyorum denebilir kısaca. Şehrin sağını solunu keşfediyorum. Opera binasını gördüm mesela. Şirin tatlı bir görüntüsü var dışardan, yakın zamanda da içine giriciz diye ummaktayım.


 Bir önceki cuma ise iftar yemegi verdi şirketimiz. Eğlenceli kaynaşmalı insancıl bir ortamdı. Taze malzemelerden yapılmış çeşit çeşit yemek yemenin zevkine vardık sonunda.


En sonunda  da geçen gün yeni evime taşındım oldukça büyük bir mekan. Rahatsız oluyorum büyüklüğünden. Bir odadan diğerine geçmek spor yapmak gibi içerde. Kendime paten alsam yeridir. Sırf bu evde yaşayabilmek adına. Umarım alışacağım. Şimdilik herşey aşırı korkunc.

Ama başka açılardan da bakarsak; 8-9 anahtarı olması dolayısı ile aşırı güvenli, denizin dibinde olması ile aşırı manzaralı, merkezin merkezinde olması ile aşırı merkezi, aşırıların da aşırısı bir evcaaz.

Son olarak da yediğim bitirdiğim dondurmaların resimleri ile bu günü noktalıyorum


Sağlıcakla Kalın...
Ceren...

Comments

felice said…
balkonun ve evin konumu süper! alışınca tadını çıkarmaya başlarsın:)
hele evinde mama yap arkadaş ağırla,
müzik dinleme düzeneğin olsun o zaman içselleşir iyice ve odalar arası koridorları neşeyle turlarsın:)
yerler kare kare, çok klasik.
film gbi geldi bana:) il est tres romantique:)
cizel said…
@felice hocaaaaam:) teşekkür ediyorum yorumlara.... :)))
Herşey iyi gidiyor umarım boyle de sürer. Albert Camus kitabı gibi...

Popular posts from this blog

Çiçeklerle ilgili yazılara devam: Bana garip gelmişti 2....

Bitkileri ilk edindiğimizde. Hatta belli dükkanlardan satın aldığımızda muhteşem görünüp bir kaç ayda ne yaparsak yapalım kurumaya yüz tutuyorlar. Bunun sebebini de çözdüm arkadaşlar. Aldığımız çiçekler topluca üretiliyor. Karton gibi küçük bir saksıda çelikten yetiştiriliyorlar genelde. Ama ilk bakışta biz bunu göremiyoruz. Getirip yerine yerleştirip gerektiği anlarda suluyoruz. Olması gerektiği gibi. Fakat aklımıza toprağını değiştirmek belki hiç gelmiyor. Ben genelde alır almaz değiştiririm. Ama bazılarını da öylece bıraktığım olur. Bir begonya almıştım vaktinde belediyenin dükkanından. Görseniz o kadar minnoş bişiydi ki. Zaman geçtikçe büyüyemedi yaprakları kurudu. Ben de onu direkt başka toprağa yerleştirdim ama bu kartonun varlığını o an düşünmemiştim bile. Sonra sonra suladıkça kartonun kenarları belirmeye başladı. İzlediğim videolarda da bu çiçeklerin böyle satıldığını, yetiştiği toprağın ortamın yetersiz olduğunu öğrendim. Tabi ki gönlüm el vermedi ve hemen toprağından

Kimseye Etme Şikayet! Ağla İstikbaline !!!

Konuya gelelim mi? Şikayet etmenin zararları var ya da yok. Ama bulunduğun saçmalık durumunu kabul etmek kadar acı veren bir şey olmasa gerek. Tamam belki buna siz şikayet etmek demiyorsunuz. "Bulunduğunuz durumu en iyi hale getirmek için elimizden geleni yapmak gerek" diyorsunuz. şikâyet .–./ ad 1. hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı, sızlanma. eş anlamlısı: yakınma 2. sızlanmak, yakınmak. Sızlanmak diyor yakınmak diyor sözlük. Nesi kötü yakınmanın. Belki de başka yapacak elimizden gelen yok. Biz de yakınıyoruz. Ben de demiyorum "yakınalım, acı çekelim, acındıralım". Ama oldugumuz durumu iyiye götürecekse bence faydalı bile olabilir. Ayrıca bazımız ve hatta ben bizzat ilk okuduğumda "şikayet etmeyin yoksa hasta olursunuz" konulu yazıyı, kafamda karmaşalar oluştu. "Bunu yazan adam bizi sıcak suya konmuş kurbağa mı sanıyor" dedim kendime. Amacı bu değildi açıkca. Ama bir an düşündüm dün otobüs hattı ile ilgili şikayetimi b

Olumlu düşünme dersi 3- control your mind sir!

Beynimize pıtpıt vurup gazını aliciiz. Şu şekil; mutlu edecek şeyleri düşündük, yaptık hatta, hatta minnettar olduk, çok güzel çok tatlı pamuk gibi olmadık mı? Güzel müzikler dinleyerek, kedi vidyoları izleyerek, kendimizi kızgın kumlardan serin sulara atarak, çılgınca dansederek, bunu çok da kolay başarabiliriz. Sadece neden mutsuz oldugumuzun önemi olmadıgını anlamak gerek.  Önemli olan o an var oldugumuzu, hayatta oldugumuzu, sahip oldugumuz güzel şeyleri, düşünerek kendimizi gerçeğe döndürmemiz. Gerçek neydi? Gerçekler bizim için o an o saniye düşündüklerimizden ibaret. Masada otururken karşıya bakıp gördüğümüz su bardağı kadar gerçek. Aslında anlaşıldığı üzre hiç bir şeyi kontrol etmiyoruz. Var olan durumun farkına varıyoruz. Cebinizde yeterince paranız var mı? Sağlığınız yerinde mi? Sevdikleriniz etrafınızda mı? Ve benzeri şeylere dikkatimizi çekeceğiz... Olay bu.  Kontrol felan yok yani sizi kandırdım.  Hahha... Tamam tamam bu gün az yazdım hadi bakalım. Görü