Skip to main content

Ramazan Nights! ow yeah!

Yorgunluktan ölüyorum. Dün gece geç saatlere kadar dışarıdaydık. Ramazan kafasına uyduk. Güzel de oldu bana sorarsanız. Tek sıkıntı sabah yaşanan uykusuzluk, baş ağrısı, hiç bir şey içmesende varolan akşamdan kalmalık hissi... Tek sıkıntı diyorum çünkü üçü de sonuç olarak baş ağrısı...Tabi sabah işe de gecikmiş oluyorum, uyuyakalarak kendimi aştım. Daha önce hiç bu kadar uyuya kalmamıştım sanki...

Gel gelelim ne yaptım ki bu kadar..

Denize gittik ilk olarak. Sabah neyse ki! 12 de uyandım ve erken kalkan yol arkadaşlarımı beklettim. Gerçi çok beklemediler sadece ben yarım yamalak hazırlandım. Hatta havlu dahi götürmemiştim. Ain el Turk'e gittik Ahmed Emin arkadaşımız bizi arabasıyla götürdü plaja. Taksiye de binilebilirmiş ama Ahmed götürürüm ben sizi dediğinden rahat etti içimiz ve teşekkürleri sunarak onun arabasına atladık.

Ain el Turk vilayeti 1 saatten az mesafede Oran şehir merkezine.Oran'dan biraz farklı tabi. Henuz orayı pek çözemedim çünkü sadece plajında vakit geçirdim.
Duygu'nun parmağını yok sayarsak bu resmin tadı olur mu?

Plaj ve deniz çok güzel ve fekat hava çok esenekliydi. Esinti, dalga boyunu arttırdıgından ben pek girmek de istemedim.Kumsal da akşama dogru serinledi ve 6 gibi çıktık ordan. Beraber gittiğimiz arkadaşlarım dalgalı denizde baya bi eğlendiler. Güzeldi bir daha ki sefere yüzebileceğimi umarım.
http://en.wikipedia.org/wiki/A%C3%AFn_El_Turk
Konserciler ... Ben, İmane ve Duygu :)


Akşam ise opera binasında bir şirin konser seyrettik. Oran'dan yerel bir genç müzik grubuydu sahnede. Çok çok eğlendik. Çok yorgun olmamıza rağmen, hiç anlamadıgımız sözler ama tanıdık melodilerle, ayağa kalkıp dans bile ettik. Burda erkekler göbek atmayı çok seviyor. Kadınlar da keza. Çoluk çocuk çok eğlendiler Jaristes adlı bu grubun karşısında. (Youtube'den buldugum rastgele bir videolarını ekliyorum iyi seyirler efenim)
http://troalloula.com/


Bakın ne kaddar da mutluymuşum çıkışta:

Çıkışta ise ufak bir Oran merkezi turu attık. Operanın olduğu meydan çevresinde binalar yenilenmiş... Bir çok mağaza var kapalı olsa da bir çok ilginç insan sokaklarda. Gecenin 1'i olmasına rağmen de aşırı kalabalık taksim gibi denilebilir.

Yolumuzun üstünde gördüğümüz güzel de bir katedralleri var. Şu an kütüphane olarak kullanılıyor. Oldukça temiz tutulmuş ve ünik bir yapı. Meşhurmuş da zaten.
http://en.wikipedia.org/wiki/Cath%C3%A9drale_du_Sacr%C3%A9-C%C5%93ur_d'Oran


Bu gece de boyle geçti işte. 2de evdeydim sabah zamanında uyanamadım. Ve lakin doludolu geçmiş olan bir cuma tatil günü idi. Darısı diğer "yat cuma"larının başına diyoruz. Bu "yat cuması" olayını da başka bir yazımda anlatırım....

Sağlıcakla...A Bientot...

Ceren.

Comments

Popular posts from this blog

Çiçeklerle ilgili yazılara devam: Bana garip gelmişti 2....

Bitkileri ilk edindiğimizde. Hatta belli dükkanlardan satın aldığımızda muhteşem görünüp bir kaç ayda ne yaparsak yapalım kurumaya yüz tutuyorlar. Bunun sebebini de çözdüm arkadaşlar. Aldığımız çiçekler topluca üretiliyor. Karton gibi küçük bir saksıda çelikten yetiştiriliyorlar genelde. Ama ilk bakışta biz bunu göremiyoruz. Getirip yerine yerleştirip gerektiği anlarda suluyoruz. Olması gerektiği gibi. Fakat aklımıza toprağını değiştirmek belki hiç gelmiyor. Ben genelde alır almaz değiştiririm. Ama bazılarını da öylece bıraktığım olur. Bir begonya almıştım vaktinde belediyenin dükkanından. Görseniz o kadar minnoş bişiydi ki. Zaman geçtikçe büyüyemedi yaprakları kurudu. Ben de onu direkt başka toprağa yerleştirdim ama bu kartonun varlığını o an düşünmemiştim bile. Sonra sonra suladıkça kartonun kenarları belirmeye başladı. İzlediğim videolarda da bu çiçeklerin böyle satıldığını, yetiştiği toprağın ortamın yetersiz olduğunu öğrendim. Tabi ki gönlüm el vermedi ve hemen toprağından ...

En çok Kullandığım Cümleler Update 2021

C. Kafalar karışık,  Zul geliyor,  Yapacak hiç bir şey yok,  Olmadı mı olmuyor bazen, (Bu cümle okunuş şekline göre farklılık gösterebilir. Benim kullandıgı anlamı "olmayacak bir şey olmamaya devam eder" gibi.) Olumlu bir şeyler de yaz derseniz: Olacak olan olur zaten, Unutma ki "özel isim" (burda yanımdaki arkadaşıma seslenirim) biz hep dört ayağımızın üstüne düşeriz, Ay çok eğlenceli, İçimden geldi, C.

Özlüyorum....

Bağımlılıklar. Bağımlılıklarımız..... Şart mı tüm zamanı bir şeylerin dedikodusunu, stalkunu, yaparak geçirmek? Şimdilerde öyle sanıyoruz. Kimin ne yaptığı fazlasıyla umurumuzda. Ne gerek var? Hiç mi hiç merak etmedim. Benim derdim bulamadığım çevre ilgiyi, oralarda aramaktı. Tamam. Ne kadar güzel. Herkes beğendi. Ohhh. E sonra? O da bir yerde yetersizleşti. İnsana ne yetti ki şu evrende. Sürekli ondan bir şeyler isteyen şımarıklar olduk. Ona bir güzellik vermeyerekten hem de. Yazarken kendime yabancılaştıgımı hissediyorum.... İşte bu ruhsal değişimlerin sebebi hep o. Ruhumuzu besleyeceğimize, içine çeken bir elametin ellerindeyiz. Kendimizi çekip almamamız için hiç bir neden yok.... Sevmesinler, bakmasınlar, beğenmesinler... Faydası ne? Oksijenin, suyun, hatta bilakis karbonhidratın, bağımlısı ol. Ye glutenini, ye wafflelarını... Ama bu bağımlılığın farkına var. Milyarlarca insanın olduğu gezegen-i aşkta lütfen kendini önemse ve karar ver. Bir güzel özlü sözle sonlan...