Skip to main content

Sonunda Bira/ Finalement bière

Biz dün ne içtik ya? O neydi yani? Fena halde ağır biralar....Ancak toplamda bir bardak içerek kendi tarihime geçtim. Oranjeboom ile başladık ilkin. Enteresan bir turuncu renk ve ağır alkol. Boğucuydu ve bira tadını pek alamadıgımı söylemeliyim. Alkolu nasıl yükselttiklerini bilmiyorum bu biraların içinde fakat ekstradan vodka konmuş gibiydi. Hollandia ve Weidmann ise aynı tarz biralar sadece dereceler farklı. Hepsi hollanda birası. Weidmann ise en içebildiğim bira oldu bu üçleme içinde. Aradıgımız tadı bulamadık ve fakat çok şey öğrendik. Alış verişi yaparken farklı farklı biralar almak da bu durum için yerinde bir karar olmuş gibi görünüyor bana...Bundan sonra bilinmiş markalardan şaşmayacağım sanırım her ne kadar maceracı olmaya çabalasam da.

Hollandia %12 / Weidmann %14 / Oranjeboom %16

Dün ayrıca Lebanon isimli bir mekanda da akşam yemeği olarak pizza yeme şerefine eriştim. Oldukça rahat bir ortam servis normal denecek kadar iyi. Çeşit çok. Ayrıca nargile bile var. Servis hızı konusu ise tartışılır. Burdaki insanların beklentilerine göre iyi bile olabilir. Çünkü kimsenin acelesi yok. Hemde hiç kimsenin.....Kendime artık İstanbul'da yaşayamayacağımı bile itiraf edebilirim bundan dolayı. Bu hıza alışınca orda oldukça yavaş kalacağım.

Dostlarla Akşam Yemeği Keyfi / Duygu,Deniz,Özgür & Me()
Sizlerle bir de Bayram için aile gezimizden bahsetmem lazım. Ain Temouchent'e İmane'in ailesinin daveti üzerine gittik. Oran'ın batısında kalan şirin bir vilayet burası. İki araba 8 erişkin ve 2 çocuklu yolculuğumuz batı sahillerini de kapsayarak 3 saati buldu. Bana sorarsanız etrafı görmek açısından oldukça kıymetli bir geziydi. Bolbol yedik. Burda bir sürü yiyecek getiriyorlar masaya, bizde de adet oldugu üzre hepsini yeme çabası oluyor. Ama herşeyi yiyemeyeceğinizi anladıgınızda görüyorsunuz ki durmak en mantıklısı. Aralarda seçtiğiniz bir kaç tadı denemek dışında bir şey yapamıyorsunuz. Sen ne denedin derseniz; özellikle tatlı et ve tatlı kuskus en eneteresan yiyeceklerdi. Tatlı et'ten bir lokma aldım ve dünyam değişti diyebilirim. Ve lakin, bir daha da yer miyim? Asla derim. O güzelim meyvelere yazık olmuş bu şekilde. Annemin dediği gibi, taze taze ye meyveleri daha güzel. Et ise zaten çok yemediğimden hiç luzumu yok.


Büyük Aile

Daha bir çok şeyler oldu tabi. Bakalım bunları nasıl anlatacağım.

Şimdilik bu kadar görüşmek üzere.


Comments

Popular posts from this blog

Çiçeklerle ilgili yazılara devam: Bana garip gelmişti 2....

Bitkileri ilk edindiğimizde. Hatta belli dükkanlardan satın aldığımızda muhteşem görünüp bir kaç ayda ne yaparsak yapalım kurumaya yüz tutuyorlar. Bunun sebebini de çözdüm arkadaşlar. Aldığımız çiçekler topluca üretiliyor. Karton gibi küçük bir saksıda çelikten yetiştiriliyorlar genelde. Ama ilk bakışta biz bunu göremiyoruz. Getirip yerine yerleştirip gerektiği anlarda suluyoruz. Olması gerektiği gibi. Fakat aklımıza toprağını değiştirmek belki hiç gelmiyor. Ben genelde alır almaz değiştiririm. Ama bazılarını da öylece bıraktığım olur. Bir begonya almıştım vaktinde belediyenin dükkanından. Görseniz o kadar minnoş bişiydi ki. Zaman geçtikçe büyüyemedi yaprakları kurudu. Ben de onu direkt başka toprağa yerleştirdim ama bu kartonun varlığını o an düşünmemiştim bile. Sonra sonra suladıkça kartonun kenarları belirmeye başladı. İzlediğim videolarda da bu çiçeklerin böyle satıldığını, yetiştiği toprağın ortamın yetersiz olduğunu öğrendim. Tabi ki gönlüm el vermedi ve hemen toprağından

Kimseye Etme Şikayet! Ağla İstikbaline !!!

Konuya gelelim mi? Şikayet etmenin zararları var ya da yok. Ama bulunduğun saçmalık durumunu kabul etmek kadar acı veren bir şey olmasa gerek. Tamam belki buna siz şikayet etmek demiyorsunuz. "Bulunduğunuz durumu en iyi hale getirmek için elimizden geleni yapmak gerek" diyorsunuz. şikâyet .–./ ad 1. hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı, sızlanma. eş anlamlısı: yakınma 2. sızlanmak, yakınmak. Sızlanmak diyor yakınmak diyor sözlük. Nesi kötü yakınmanın. Belki de başka yapacak elimizden gelen yok. Biz de yakınıyoruz. Ben de demiyorum "yakınalım, acı çekelim, acındıralım". Ama oldugumuz durumu iyiye götürecekse bence faydalı bile olabilir. Ayrıca bazımız ve hatta ben bizzat ilk okuduğumda "şikayet etmeyin yoksa hasta olursunuz" konulu yazıyı, kafamda karmaşalar oluştu. "Bunu yazan adam bizi sıcak suya konmuş kurbağa mı sanıyor" dedim kendime. Amacı bu değildi açıkca. Ama bir an düşündüm dün otobüs hattı ile ilgili şikayetimi b

Olumlu düşünme dersi 3- control your mind sir!

Beynimize pıtpıt vurup gazını aliciiz. Şu şekil; mutlu edecek şeyleri düşündük, yaptık hatta, hatta minnettar olduk, çok güzel çok tatlı pamuk gibi olmadık mı? Güzel müzikler dinleyerek, kedi vidyoları izleyerek, kendimizi kızgın kumlardan serin sulara atarak, çılgınca dansederek, bunu çok da kolay başarabiliriz. Sadece neden mutsuz oldugumuzun önemi olmadıgını anlamak gerek.  Önemli olan o an var oldugumuzu, hayatta oldugumuzu, sahip oldugumuz güzel şeyleri, düşünerek kendimizi gerçeğe döndürmemiz. Gerçek neydi? Gerçekler bizim için o an o saniye düşündüklerimizden ibaret. Masada otururken karşıya bakıp gördüğümüz su bardağı kadar gerçek. Aslında anlaşıldığı üzre hiç bir şeyi kontrol etmiyoruz. Var olan durumun farkına varıyoruz. Cebinizde yeterince paranız var mı? Sağlığınız yerinde mi? Sevdikleriniz etrafınızda mı? Ve benzeri şeylere dikkatimizi çekeceğiz... Olay bu.  Kontrol felan yok yani sizi kandırdım.  Hahha... Tamam tamam bu gün az yazdım hadi bakalım. Görü