Skip to main content

İstanbul vs Oran

Olan şey bu. :) O kadar hasta hissediyorum ki. Nasıl dogru dürüst yürüyorum kubbeye çıkıyorum, iskele üstünde geziyorum anlamak zor. Ama ben pek de hasta olmam açıkcası. Pek de zorlamam kendimi bir de. Ama iş yerinde şantiyede ruhen ve bedenen zorlanıyorum bu üç gündür. İşler karıştı yogunlaştı kasıma kadar hızla bitirmemiz gereken yerler var.

Hastalıktan bu kadar bahsettiğim yeter.

Türkiye'deydim geçen bayram. Bir çok eksiği almam gerektiğinden, bütün AVM'leri dolaştım. Hergün metrobüse bindim ve burda yaşamanın değerini anladım. Bi kere trafik yok denecek kadar az. Koşuşturma yok. Kalabalık yok. Cidden Oran'a dinlenmeye geldim geri denebilir. İstanbul beni öyle yordu ki. Bir daha İstanbul'a değil de yazlık mekanlara giderim diyorum. Kalabalıgı ve metrobüsü özlersem iki günlüğüne bir uğrarım o kadar.

İstanbul'da yaşarken insanın içine çekildiği kaosu algılaması zor oluyor. Bu kaos insanları sabırsız mutsuz ve olasılıksız bırakıyor. Bu durumdan kurtulmaya bile çalışamıyoruz. Çünkü benimsemişiz içimizde. Tıpkı şu kurbaga gibi, sıcak su içinde bekletilen. Kardeşime misal bakıyorum ve üzülüyorum. Hergün 4 saat yollarda. Neden? Hayatının en onemli yıllarında çalışıyor, iyi güzel. Ama bari harcanmasa bu zaman. Bunları görünce de ne kadar dogru bir karar verdiğimi anlıyorum.

Reklamı da yaptıktan sonra,  artık bana bu yazıyı bitirmek düşüyor....
Ciao!

Comments

Popular posts from this blog

202

Son zamanda günler daha bir hizli geçiyor. 202 yazan tabela daha dün suradaydi. Ama suan 195e kadar ilerlemisiz hiç anlamadan... Sanirim bunun en onemli sebebi her günümüzün dolu dolu geçiyor olmasi. Hep yeni bir seyler yasiyoruz. Güzel yerlere gidiyoruz.... Haftanin özetini geçecek olur isem; Ögle yemeklerinden sonra çayimizi alip 10 dk da olsa bi  karsilikli yudumladigimizda günümüz daha güzel geçiyor. Sohbet muhabbet derken.... Sonra agzimizin güzel tadi Lebanon var sirada. Aksam arada sirada kendimizi simartiyoruz. O güzel meze tabaginin tadina doyulmuyor. Tezat bi biçimde de oldukça doyurucu. Bayiliyorum içindeki her ögeye... Diger mekanlarin yaninda çoook uzaga konuslanmis güzel bir mekna daha gittik bu arada günlerden hangisiydi hatirlamiyorum. Bodrumun tatli çiçekleri ve baya kizarmis yemekleri ile güzel bir mekan. Sevgilicigini al git oyle bisi... Santiyemizde ise kubbe kaplamasina baslandi... Benim bekledigim gibi degil ama mimar da ben degilim sonuçta. A...

Bana Garip Gelmişti

Evet bana garip gelen bir olay bu. Evde yetiştirdiğim bitkilerden biri olan medinilla çok harikaydı. Pembe kocaman sarkan çiçekleri olan bu bitki. Yemyeşil yapraklarıyla gelen misafirleri büyülemişti. Yaz vakti gelince de balkona yerleştirdim onu. Sonrasında üzerinde pamukçuk gibi bir örtü oluşmaya başladı. İçeri aldım yıkadım ilaçladım ne yaptıysan o kumsu pamuksu böceklerden kurtulamadım. Evet çok garip bir yaratıktı bu. Beyaz bit gibi oval şekilli çok bacaklı. Böcekti işte. Bitkileri sarmasından korktum ve medinillayı yapraklarını keserek, çelikleme yöntemiyle çoğaltıp temizlemeye karar verdim. Kestiğim dalları yıkadım suya koydum asıl bitkiyi de ilaca bogup balkona yerleştirdim. Sadece iki dalı topraktan gözüken o eski halinden eser kalmamış bir bitkiydi artık. Kestiğim yapraklar da uzun süre sağlıklı bir şekilde suyun içinde köklenmeyi bekliyorlardı. Bir gün kontrollerim sırasında gördüklerim beni aşırı sinirlendirdi. O beyaz koca kafa bana yaprağın üzerinden bakıyordu. "...

Çok yanlış

Konuşmama isteğim hat safhada. Yazmama isteğim de oyle. Ama ne yaparsın ki söylenecek çok şey var. Ispat arıyorum kendime. Yanlışıklar yapmamın kefaretini kendime ödetip, en büyük yanlışı yapacağım her zaman. Her zaman yakınacağım, saklanacağım. Dışavurum platformu arıyorum aslında. Bu herşey olabilirken ben "hiç bir şey"'i tercih ediyorum. Kararsızım seçimlerimde. Film izleyemiyor, yazamıyor, okuyamıyor, kaçamıyorum. Ehliyet alıyorum ama o da annemin sayesinde. İşimi terketmek istiyorum bir güç bana engel oluyor. Nedir o güç? Durmalı... Artık baskı yapmayı bırakmalı. Gene yakınıyorum, gene açıklama gereği duyup gene susuyorum. -Kendimi ölesiye cezalandırıyor muyum? -Ne yaptım ki ben? -"Hiç bir şey". -Büyük suç. Bu şekilde yaşamaya daha ne kadar devam edeceğim bilmiyorum. Durup kendimi dinleme vaktim bu kadar çokken.... Eğer odak noktam değişirse bu gerçekleşecek. Bunu yapmaya vaktim olmamalı. Kendime bişeyler bulmalıyım. Eskiden yazardım şimdi çekiniyorum. Her...