Skip to main content

Herşey her zaman güllük gülistanlık olmayabilir.

Oran'da yaşanılabilecek zorlukları sizler için araştırdım, araştırırken de içinde yaşadım.....
1-Alış veriş
Burda İstanbul'daki gibi bir tüketim çılgınlıgı olmadıgından. Alış verişler gramla taneyle. Marketlere mallar tane tane en küçük boylarında gelmekte. Aile boyu koskoca şampuanlara alışık ben en küçük boy şampuan almaya alıştırıldım burda. Ama onu da aldım mı 3er 5er alasım yok değil. Yalnız her gun de pazarlar kuruluyor ama faaliyetleri 6ya 7ye kadar sürüyor yani işten çıkıp pazara koşacaksınız ki o sona kalan meyveleri sebzeleri alabilesiniz. Arabanız yoksa burda bir hiçsiniz diyesim geliyor.
2-Ulaşım
Toplu ulaşım ağı oldukça zayıf. Bir tramway var numunelik. Taksiler çok ucuz ama hergun evden işe 70dinara geliyoruz bu da tlye vurursak 2tl etmiyor. Bunun birincil nedeni ucuz benzin olsa gerek. Suyun litresi 25dzd ise benzinin litresi 25dzd. Bu da 65 kuruşa tekabul ediyor.
3-Sokakta yürümek
Şimdi İstanbul'da da zor diyeceksiniz. Yok burası bir başka. Yürürken her yönden bir laf geliyor. Sonra bazıları yabancı oldugunuzu anlayıp ona göre laflar sıralıyor. Hatta bi keresinde gençten bir çocuk hatta velet gelip telefonumu istedi. Ben de türkçe "git başımdan" diyince korkarak uzaklaştı yanımdan. Burda kızların telefonunu sokakta almak çok doğal. İlişkiler de bir o kadar laçka ve itici.
4-Fatura ödemeleri
Şimdi bunu birebir yaşadıgımdan eklemek istedim bu listeye. Burda devlet daireleri cuma cumartesi tatil, 4e kadar çalışıyorlar. Faturalar da eski sistem faturanızı alıp vezne kuyruğuna girmek vasıtasıyla ödemeyi anca gerçekleştirebiliyorsunuz. Bu da bizim gibi haftanın 13 günü 1800a kadar çalışan insanların bazı günlerini susuz elektriksiz gazsız İnternetsiz geçirmesine neden oluyor ki tam bir işkence. Hatta bugun saatin farkına varmadıgımdan 2 günümün İnternetsiz geçeceğini sanmaktayım. Umarım kesmezler. Desem de çat diye kesiyorlar ödenmedi mi. Anında.
5-Temizlik
Aslına bakarsanız burda beni en kasan olgulardan biri bu. Temizlik anlayışları çok farklı. Pis görünmüyorsa temizdir kafası yaygın. Sokaklar temiz değil ama oyleymiş gibi görünmesi yetiyor. Temizlik için eve gelen kadınlar yerleri kokulu yer deterjanını dokup  fırçaya geçirdikleri pislikten görünmeyen yer bezleriyle siliyorlar, belki bir de tuvaleti banyoyu bi tur silip geçip gidiyorlar. Eve geldiğinizde o aradığınız temizlik kokusunu bulamıyorsunuz. Sonra da alışıyorsunuz. Çok çalışıp yoruldugunuzdan eve geldiğinizde de temizliğe vermek kendinizi oldukça zor oluyor. Bir de bulaşık mevzuu enteresan ya. Oylesine bi sudan fışt geçirip kenara koyuyorlar insan bir ovar onu ne oyle ruj izi bile duruyor.....
6-Tembellik
Buradaki tüm sorunların anası babası bu konu işte. Ulke insanının çalışmayı pek istememesi. İşleri üstünkörü yapmaları, istediklerinde tatil yapmaları, raad olmaları. Ohh keşke bize de boyle raadlık bolluk verelerdi.
.....

Bu dertler boyle sürer, artar, gider. Önemli olan başka şeyler. Onları da siz benden iyi bilirsiniz sayın okur. Hadin bay.



Comments

Popular posts from this blog

Çiçeklerle ilgili yazılara devam: Bana garip gelmişti 2....

Bitkileri ilk edindiğimizde. Hatta belli dükkanlardan satın aldığımızda muhteşem görünüp bir kaç ayda ne yaparsak yapalım kurumaya yüz tutuyorlar. Bunun sebebini de çözdüm arkadaşlar. Aldığımız çiçekler topluca üretiliyor. Karton gibi küçük bir saksıda çelikten yetiştiriliyorlar genelde. Ama ilk bakışta biz bunu göremiyoruz. Getirip yerine yerleştirip gerektiği anlarda suluyoruz. Olması gerektiği gibi. Fakat aklımıza toprağını değiştirmek belki hiç gelmiyor. Ben genelde alır almaz değiştiririm. Ama bazılarını da öylece bıraktığım olur. Bir begonya almıştım vaktinde belediyenin dükkanından. Görseniz o kadar minnoş bişiydi ki. Zaman geçtikçe büyüyemedi yaprakları kurudu. Ben de onu direkt başka toprağa yerleştirdim ama bu kartonun varlığını o an düşünmemiştim bile. Sonra sonra suladıkça kartonun kenarları belirmeye başladı. İzlediğim videolarda da bu çiçeklerin böyle satıldığını, yetiştiği toprağın ortamın yetersiz olduğunu öğrendim. Tabi ki gönlüm el vermedi ve hemen toprağından

Kimseye Etme Şikayet! Ağla İstikbaline !!!

Konuya gelelim mi? Şikayet etmenin zararları var ya da yok. Ama bulunduğun saçmalık durumunu kabul etmek kadar acı veren bir şey olmasa gerek. Tamam belki buna siz şikayet etmek demiyorsunuz. "Bulunduğunuz durumu en iyi hale getirmek için elimizden geleni yapmak gerek" diyorsunuz. şikâyet .–./ ad 1. hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı, sızlanma. eş anlamlısı: yakınma 2. sızlanmak, yakınmak. Sızlanmak diyor yakınmak diyor sözlük. Nesi kötü yakınmanın. Belki de başka yapacak elimizden gelen yok. Biz de yakınıyoruz. Ben de demiyorum "yakınalım, acı çekelim, acındıralım". Ama oldugumuz durumu iyiye götürecekse bence faydalı bile olabilir. Ayrıca bazımız ve hatta ben bizzat ilk okuduğumda "şikayet etmeyin yoksa hasta olursunuz" konulu yazıyı, kafamda karmaşalar oluştu. "Bunu yazan adam bizi sıcak suya konmuş kurbağa mı sanıyor" dedim kendime. Amacı bu değildi açıkca. Ama bir an düşündüm dün otobüs hattı ile ilgili şikayetimi b

Olumlu düşünme dersi 3- control your mind sir!

Beynimize pıtpıt vurup gazını aliciiz. Şu şekil; mutlu edecek şeyleri düşündük, yaptık hatta, hatta minnettar olduk, çok güzel çok tatlı pamuk gibi olmadık mı? Güzel müzikler dinleyerek, kedi vidyoları izleyerek, kendimizi kızgın kumlardan serin sulara atarak, çılgınca dansederek, bunu çok da kolay başarabiliriz. Sadece neden mutsuz oldugumuzun önemi olmadıgını anlamak gerek.  Önemli olan o an var oldugumuzu, hayatta oldugumuzu, sahip oldugumuz güzel şeyleri, düşünerek kendimizi gerçeğe döndürmemiz. Gerçek neydi? Gerçekler bizim için o an o saniye düşündüklerimizden ibaret. Masada otururken karşıya bakıp gördüğümüz su bardağı kadar gerçek. Aslında anlaşıldığı üzre hiç bir şeyi kontrol etmiyoruz. Var olan durumun farkına varıyoruz. Cebinizde yeterince paranız var mı? Sağlığınız yerinde mi? Sevdikleriniz etrafınızda mı? Ve benzeri şeylere dikkatimizi çekeceğiz... Olay bu.  Kontrol felan yok yani sizi kandırdım.  Hahha... Tamam tamam bu gün az yazdım hadi bakalım. Görü