Skip to main content

Youtube ile yasak ilişki

Youtube; artık beni hiç bırakmayacağını düşündüğüm bir parçam gibi. İçinde arkadaşlarımın(onlara bunu uygun görüyorum) videolarını izlediğim, müzikle coşup ağladıgım, bilgiyle içiçe geçmiş bir ortam.

Ve; itiraf ediyorum,  hergun o insanları izlemezsem eğlendikleri dakikaları paylaşmazsam eksik hissediyorum. Seviyorum bunu. İlk zamanlar Oran'a geldiğimde, bana yarenlik ettiler yutupçüler. İyi ki boyle bir şey var dedim kendi kendime. Onlar eğlenir, zıplar, alır verir, iken ben buralarda yapayalnızdım ama empati yeteneğim sağ olsun biraz olsun ben de eğlendim.

En çok da vlog'ları seviyorum. Youtube ahalisinden bir kaçının günlüklerini. Özellikle itsjudyslife benim mudavimi olduklarımdan. Üç çocuklu genç bir aile. Çok sevimliler her biri, Arada sinir de eden yonleri yok değil tabi ki ama gene de olmalı hayatımda. Kafamı dağıtmada en çok emeği olan aile onlar üstelik. Yerleşik düzenleri olan, sakin hayatlı, arada tartışan ama barışan, çocuklarına güzel davranan bir ailecik. Sevimliler.

Sonra bir de funforluis var, adam geziyor geziyor.... Benim yaşamayı umdugum hayatı yaşayıp para da kazanıyor. Tam bir göçebe. Göçebe ruhlu mutiş bir karakter. Kendime onu yakın hissediyorum. Aynı şeyleri ben de yapmayı umudederek devam ediyorum burda oturmaya....

Onlardan bahsedince ben ne yapmak istediğimi sorgulamaya başladım tam da şimdi. Yazım başka yerlere kayacak diye de bir an korktum ama. Olsun ya. Aynen devam. Ben de youtube girmeyi istedim bir aralar videolar da hazırladım. Gerçekten zor bir işmiş arkadaşlar. Tam bir konsantre gerektiriyor. Kendini bu işe vermen ve ilgi göstermen gerekiyor. Olay para kazanmak olmamalı bir de. Ona odaklandıgında bu olmaz şu olmaz kararsızlık yerini korkuya ve çekingeye bırakıyor. En güzeli dostlar; sakin olmak ve bir denemek. Deneyin derim.

Şimdi kendime ben de denerim diyerek söz vermek istiyorum ama çok zor geliyor. Her an karar değişecekmişim tembellikten ölecekmişim gibi. Ama, boş anlarımı doldurmama en çok yardımcı olacak şey buymuş gibi geliyor şu an. Yapacağım demiyorum, yapmazsam burda yazımı okuyup kendime tekrar tekrar kızarım. Ama deneyeceğim hem de bu akşam....

:)




Comments

Unknown said…
You can do whatever you "WANT" :)

Bu yorumu yazabilmek için de ayrıca "I'm not a robot" diye bir seçeneği işaretlemem gerekti :P
cizel said…
haha hakkatten varmış oyle bişi çok güldüm. çok güvende hissettim. yorumlarım artık daha mutlu daha güvende. yaşasın robot.

Popular posts from this blog

Çiçeklerle ilgili yazılara devam: Bana garip gelmişti 2....

Bitkileri ilk edindiğimizde. Hatta belli dükkanlardan satın aldığımızda muhteşem görünüp bir kaç ayda ne yaparsak yapalım kurumaya yüz tutuyorlar. Bunun sebebini de çözdüm arkadaşlar. Aldığımız çiçekler topluca üretiliyor. Karton gibi küçük bir saksıda çelikten yetiştiriliyorlar genelde. Ama ilk bakışta biz bunu göremiyoruz. Getirip yerine yerleştirip gerektiği anlarda suluyoruz. Olması gerektiği gibi. Fakat aklımıza toprağını değiştirmek belki hiç gelmiyor. Ben genelde alır almaz değiştiririm. Ama bazılarını da öylece bıraktığım olur. Bir begonya almıştım vaktinde belediyenin dükkanından. Görseniz o kadar minnoş bişiydi ki. Zaman geçtikçe büyüyemedi yaprakları kurudu. Ben de onu direkt başka toprağa yerleştirdim ama bu kartonun varlığını o an düşünmemiştim bile. Sonra sonra suladıkça kartonun kenarları belirmeye başladı. İzlediğim videolarda da bu çiçeklerin böyle satıldığını, yetiştiği toprağın ortamın yetersiz olduğunu öğrendim. Tabi ki gönlüm el vermedi ve hemen toprağından

Kimseye Etme Şikayet! Ağla İstikbaline !!!

Konuya gelelim mi? Şikayet etmenin zararları var ya da yok. Ama bulunduğun saçmalık durumunu kabul etmek kadar acı veren bir şey olmasa gerek. Tamam belki buna siz şikayet etmek demiyorsunuz. "Bulunduğunuz durumu en iyi hale getirmek için elimizden geleni yapmak gerek" diyorsunuz. şikâyet .–./ ad 1. hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı, sızlanma. eş anlamlısı: yakınma 2. sızlanmak, yakınmak. Sızlanmak diyor yakınmak diyor sözlük. Nesi kötü yakınmanın. Belki de başka yapacak elimizden gelen yok. Biz de yakınıyoruz. Ben de demiyorum "yakınalım, acı çekelim, acındıralım". Ama oldugumuz durumu iyiye götürecekse bence faydalı bile olabilir. Ayrıca bazımız ve hatta ben bizzat ilk okuduğumda "şikayet etmeyin yoksa hasta olursunuz" konulu yazıyı, kafamda karmaşalar oluştu. "Bunu yazan adam bizi sıcak suya konmuş kurbağa mı sanıyor" dedim kendime. Amacı bu değildi açıkca. Ama bir an düşündüm dün otobüs hattı ile ilgili şikayetimi b

Olumlu düşünme dersi 3- control your mind sir!

Beynimize pıtpıt vurup gazını aliciiz. Şu şekil; mutlu edecek şeyleri düşündük, yaptık hatta, hatta minnettar olduk, çok güzel çok tatlı pamuk gibi olmadık mı? Güzel müzikler dinleyerek, kedi vidyoları izleyerek, kendimizi kızgın kumlardan serin sulara atarak, çılgınca dansederek, bunu çok da kolay başarabiliriz. Sadece neden mutsuz oldugumuzun önemi olmadıgını anlamak gerek.  Önemli olan o an var oldugumuzu, hayatta oldugumuzu, sahip oldugumuz güzel şeyleri, düşünerek kendimizi gerçeğe döndürmemiz. Gerçek neydi? Gerçekler bizim için o an o saniye düşündüklerimizden ibaret. Masada otururken karşıya bakıp gördüğümüz su bardağı kadar gerçek. Aslında anlaşıldığı üzre hiç bir şeyi kontrol etmiyoruz. Var olan durumun farkına varıyoruz. Cebinizde yeterince paranız var mı? Sağlığınız yerinde mi? Sevdikleriniz etrafınızda mı? Ve benzeri şeylere dikkatimizi çekeceğiz... Olay bu.  Kontrol felan yok yani sizi kandırdım.  Hahha... Tamam tamam bu gün az yazdım hadi bakalım. Görü