Skip to main content

Olumlu düşünme dersi 1

Olumlu düşünmeye zorlaması insanın kendisini çok yanlış. Ağlamak istiyorsan ağlamalısın, nefret etmek istiyorsan nefret etmelisin. Ama bu da bizi doğruya yöneltmiyor. Sadece "Dark side"da zaman kaybı. En güzeli sakinleşmek nefret gibi negatif duyguları kısa kesmek. Zor tabi dediğim gibi....

Ne yapacağız bu konuda? Bu güzel soru için teşekkür ediyorum kendime. Oturalım bir arkamıza yaslanalım olumsuz hissettiğimizde. Yavaş derin nefesler alalım. Meditasyon hatta iyi olabilir. Sonra kendimizi bir plajda bir ormanda bir mutlu mekanda hayal edelim. Durumdan uzaklaşalım. Bir de o düşündüğümüz konu ne idiyse onu değil başka bir şeyi düşleyelim. Beyni meşgul etmek yani. Bir kedi videosu olur bir müzik klibi olur size ne ilgi çekici gelecekse, onu açalım izleyelim ve konudan uzaklaşalım....

Olumlu düşünmek olmuyor bu tabi konuda uzaklaşma süreci.

Peki olumlu düşünmeye nasıl yöneleceğiz? O da zor(işte bunların hepsi dark side). Mutlu hissedeceğimiz küçük de olsa bir şey yapılabilir. Dondurma yemek gibi. Mutlu hisler tıpkı peter panın uçarken hissettiği gibi. Mutlu anılar. Kusura bakmayın şuan aklıma mutlu anı örneği gelmiyor. Ama ana fikri kaptınız biliyorum.

Gerçeklerden kaçmak mı bu? Pek sayılmaz. Gerçekleri hatırlayıp mutlu oluyoruz sonuçta. Gerçekleri görüp bi an olumsuz şeyler hissediyoruz ama mutluluk da bir o kadar gerçek ve bir o kadar da güçlü.

Ekşi sözlükte mutluluk ile ilgili bir yorum vardı. "Mutluluk var mıydı yok muydu?"... Belki farkına varmamız gereken aslında mutluluğun hisler ve anılar bütünü oluşu. Sonra bu paketi mutluluk olarak adlandırmışız. Belki de var denemez. Ama bu artık bir sosyolojik tez konusu kıvamında. Karışmayacağım kısacası. İşte o paketin içeriği tümden gelecek aklınıza anılarınızla. Gerçekleri göreceksiniz. Kendinizi hırpalamanız son bulacak.


Yani mesele olumlu olmak olmamak değil. Kendimizi hırpalamamak. Zamana yazık etmemek. Sonra hamazanallah hasta felan oluruz. Kim bakar o zaman bize?

Şimdilik öpüyorum gençler... Bu konu üzerine yazmaya devam.

Comments

Popular posts from this blog

202

Son zamanda günler daha bir hizli geçiyor. 202 yazan tabela daha dün suradaydi. Ama suan 195e kadar ilerlemisiz hiç anlamadan... Sanirim bunun en onemli sebebi her günümüzün dolu dolu geçiyor olmasi. Hep yeni bir seyler yasiyoruz. Güzel yerlere gidiyoruz.... Haftanin özetini geçecek olur isem; Ögle yemeklerinden sonra çayimizi alip 10 dk da olsa bi  karsilikli yudumladigimizda günümüz daha güzel geçiyor. Sohbet muhabbet derken.... Sonra agzimizin güzel tadi Lebanon var sirada. Aksam arada sirada kendimizi simartiyoruz. O güzel meze tabaginin tadina doyulmuyor. Tezat bi biçimde de oldukça doyurucu. Bayiliyorum içindeki her ögeye... Diger mekanlarin yaninda çoook uzaga konuslanmis güzel bir mekna daha gittik bu arada günlerden hangisiydi hatirlamiyorum. Bodrumun tatli çiçekleri ve baya kizarmis yemekleri ile güzel bir mekan. Sevgilicigini al git oyle bisi... Santiyemizde ise kubbe kaplamasina baslandi... Benim bekledigim gibi degil ama mimar da ben degilim sonuçta. A...

Bana Garip Gelmişti

Evet bana garip gelen bir olay bu. Evde yetiştirdiğim bitkilerden biri olan medinilla çok harikaydı. Pembe kocaman sarkan çiçekleri olan bu bitki. Yemyeşil yapraklarıyla gelen misafirleri büyülemişti. Yaz vakti gelince de balkona yerleştirdim onu. Sonrasında üzerinde pamukçuk gibi bir örtü oluşmaya başladı. İçeri aldım yıkadım ilaçladım ne yaptıysan o kumsu pamuksu böceklerden kurtulamadım. Evet çok garip bir yaratıktı bu. Beyaz bit gibi oval şekilli çok bacaklı. Böcekti işte. Bitkileri sarmasından korktum ve medinillayı yapraklarını keserek, çelikleme yöntemiyle çoğaltıp temizlemeye karar verdim. Kestiğim dalları yıkadım suya koydum asıl bitkiyi de ilaca bogup balkona yerleştirdim. Sadece iki dalı topraktan gözüken o eski halinden eser kalmamış bir bitkiydi artık. Kestiğim yapraklar da uzun süre sağlıklı bir şekilde suyun içinde köklenmeyi bekliyorlardı. Bir gün kontrollerim sırasında gördüklerim beni aşırı sinirlendirdi. O beyaz koca kafa bana yaprağın üzerinden bakıyordu. "...

Çok yanlış

Konuşmama isteğim hat safhada. Yazmama isteğim de oyle. Ama ne yaparsın ki söylenecek çok şey var. Ispat arıyorum kendime. Yanlışıklar yapmamın kefaretini kendime ödetip, en büyük yanlışı yapacağım her zaman. Her zaman yakınacağım, saklanacağım. Dışavurum platformu arıyorum aslında. Bu herşey olabilirken ben "hiç bir şey"'i tercih ediyorum. Kararsızım seçimlerimde. Film izleyemiyor, yazamıyor, okuyamıyor, kaçamıyorum. Ehliyet alıyorum ama o da annemin sayesinde. İşimi terketmek istiyorum bir güç bana engel oluyor. Nedir o güç? Durmalı... Artık baskı yapmayı bırakmalı. Gene yakınıyorum, gene açıklama gereği duyup gene susuyorum. -Kendimi ölesiye cezalandırıyor muyum? -Ne yaptım ki ben? -"Hiç bir şey". -Büyük suç. Bu şekilde yaşamaya daha ne kadar devam edeceğim bilmiyorum. Durup kendimi dinleme vaktim bu kadar çokken.... Eğer odak noktam değişirse bu gerçekleşecek. Bunu yapmaya vaktim olmamalı. Kendime bişeyler bulmalıyım. Eskiden yazardım şimdi çekiniyorum. Her...