Her şey tekrardan ibaret gibi geldiği dakika bir soluk alıp, aradaki yedi farkı bulmaya çalışıyordum. Neden bu kadar çabalıyordum? Genel bir bilmezlik hali vardır zaten hep üzerimde. Kafada bitirmişlik.
"Kafada bitireceksin arkadaş!"demişti bir bilen şahıs. Bizi de bilen bir şahıstı bu. Kadim bir dost. Belki de her gün aynada gördüğümüz biri. Bir çok bitirme cümlesi, kabullenme hali, savaşma içkileri, barış tüttürmeleri, sonrası bile aynı noktaya geri döndüğümüzü bilen biri.
İşin en tatlı acı ekşi soslu yanı ise. Cidden kalpte de bitebildiğini hissetmekti. Bitebiliyordu. O değerli his "puf" diye uçup gidiveriyordu. Ne kadar da hassastı.
Bunu neden belirtme gereği hissediyordum peki? Kendi içime-içime döngümde aslında neyin eksildiğini mi bulmaya çabalıyordum. Her şeyi çok biliyordum. Ne de güzeldi.
Bağımlılıklar. Bağımlılıklarımız..... Şart mı tüm zamanı bir şeylerin dedikodusunu, stalkunu, yaparak geçirmek? Şimdilerde öyle sanıyoruz. Kimin ne yaptığı fazlasıyla umurumuzda. Ne gerek var? Hiç mi hiç merak etmedim. Benim derdim bulamadığım çevre ilgiyi, oralarda aramaktı. Tamam. Ne kadar güzel. Herkes beğendi. Ohhh. E sonra? O da bir yerde yetersizleşti. İnsana ne yetti ki şu evrende. Sürekli ondan bir şeyler isteyen şımarıklar olduk. Ona bir güzellik vermeyerekten hem de. Yazarken kendime yabancılaştıgımı hissediyorum.... İşte bu ruhsal değişimlerin sebebi hep o. Ruhumuzu besleyeceğimize, içine çeken bir elametin ellerindeyiz. Kendimizi çekip almamamız için hiç bir neden yok.... Sevmesinler, bakmasınlar, beğenmesinler... Faydası ne? Oksijenin, suyun, hatta bilakis karbonhidratın, bağımlısı ol. Ye glutenini, ye wafflelarını... Ama bu bağımlılığın farkına var. Milyarlarca insanın olduğu gezegen-i aşkta lütfen kendini önemse ve karar ver. Bir güzel özlü sözle sonlan...
Comments