Her şey tekrardan ibaret gibi geldiği dakika bir soluk alıp, aradaki yedi farkı bulmaya çalışıyordum. Neden bu kadar çabalıyordum? Genel bir bilmezlik hali vardır zaten hep üzerimde. Kafada bitirmişlik.
"Kafada bitireceksin arkadaş!"demişti bir bilen şahıs. Bizi de bilen bir şahıstı bu. Kadim bir dost. Belki de her gün aynada gördüğümüz biri. Bir çok bitirme cümlesi, kabullenme hali, savaşma içkileri, barış tüttürmeleri, sonrası bile aynı noktaya geri döndüğümüzü bilen biri.
İşin en tatlı acı ekşi soslu yanı ise. Cidden kalpte de bitebildiğini hissetmekti. Bitebiliyordu. O değerli his "puf" diye uçup gidiveriyordu. Ne kadar da hassastı.
Bunu neden belirtme gereği hissediyordum peki? Kendi içime-içime döngümde aslında neyin eksildiğini mi bulmaya çabalıyordum. Her şeyi çok biliyordum. Ne de güzeldi.
Bitkileri ilk edindiğimizde. Hatta belli dükkanlardan satın aldığımızda muhteşem görünüp bir kaç ayda ne yaparsak yapalım kurumaya yüz tutuyorlar. Bunun sebebini de çözdüm arkadaşlar. Aldığımız çiçekler topluca üretiliyor. Karton gibi küçük bir saksıda çelikten yetiştiriliyorlar genelde. Ama ilk bakışta biz bunu göremiyoruz. Getirip yerine yerleştirip gerektiği anlarda suluyoruz. Olması gerektiği gibi. Fakat aklımıza toprağını değiştirmek belki hiç gelmiyor. Ben genelde alır almaz değiştiririm. Ama bazılarını da öylece bıraktığım olur. Bir begonya almıştım vaktinde belediyenin dükkanından. Görseniz o kadar minnoş bişiydi ki. Zaman geçtikçe büyüyemedi yaprakları kurudu. Ben de onu direkt başka toprağa yerleştirdim ama bu kartonun varlığını o an düşünmemiştim bile. Sonra sonra suladıkça kartonun kenarları belirmeye başladı. İzlediğim videolarda da bu çiçeklerin böyle satıldığını, yetiştiği toprağın ortamın yetersiz olduğunu öğrendim. Tabi ki gönlüm el vermedi ve hemen toprağından
Comments